Karınca Termit, tıpkı diğer karıncalar gibi çok çalışkandı. Bütün bir yaz boyu çalışır çabalar, yuvasına kocaman kocaman yiyecekler taşırdı. Bazen öyle büyük olurdu ki bu yemişler, Karınca Termit bu yükün altında görünmezdi bile. Görenler bir buğday ya da arpa tanesinin kendi başına hareket ettiğini sanırlardı. Kendi ağırlığının onlarca kat fazlası yiyeceği sırtlar, uzun uğraşlar neticesinde yuvasına taşırdı.
Karınca milletinin depolama gibi bir alışkanlığı vardı ama acaba yazın biriktirdikleri yemeğin tümünü kışa tüketiyorlar mıydı? Herhalde kendilerinden kat kat büyüklükte olan yemekleri bitirmenin pek de imkânı var gibi görünmüyordu. Tüm karıncalar yuvalarını yiyecekle doldururken Karınca Termit daha da fazlasını taşıyor, mevsim sonunda kendisini sığdıracak yeri zor buluyordu. Peki ya kışın karnını tıka basa dolduruyor muydu dersiniz? Bunun yanıtı da elbette hayır. Karınca Termit bunu bildiği halde onca yiyeceğin biteceğinden korkarak yarı aç, yarı tok halde yaşıyordu. Kendisi yetmezmiş gibi karnını doyurmak isteyen diğer karıncalara da mani oluyor, karınlarını doyurasıya kadar burunlarından getiriyordu:
-Hala doymadınız mı obur karıncalar? Koca koca buğdayları mideye indirdiniz. Yemeyi bırakmazsanız gelip önünüzden alacağım hepsini.
Bu ihtar karşısında kendilerini savunmak isteyen karıncalar:
-Bunları biz yemeyeceğiz de kim yiyecek? Burada yıllarca hiç çalışmadan yiyebileceğimiz kadar yiyecek var. Üstelik önümüz yaz. Çalışır, yine yeni yiyecekler biriktiririz.
Karınca Termit bu sözlere kulak tıkar:
-Bugünlük aç durabiliriz. Yiyeceklerimiz azalmamalı.
-Ama yiyecekleri yemeyeceğiz de ne yapacağız? Aç kalmak için mi biriktirdik bir yaz boyu?
Karıncalar haklıydı. Fazlasıyla yetip artacak kadar yiyecek vardı yuvada. Ayrıca karıncalar gerektiğinde canlarını dişlerine takarak çalışabilirlerdi. Hem sahiden yiyecekler yemek için değilse ne içindi? Fakat Karınca Termit’ e söz geçirmek bir türlü mümkün olmuyordu. Zavallı karıncalar yarı aç kaldıkları için bitkin düşüyor, kışın soğuğundan daha fazla etkileniyorlardı.
Günler birbirini kovaladı. Kış bitip bahar gülümseyen yüzüyle ışıldadı. Kuşların cıvıltıları, yaprakların hışırtıları, tatlı rüzgârın sesi, çiçeklerin kokusu havayı doldurmağa başladı. Baharın gelişiyle karıncalar kış boyu kaldıkları yuvalarından birer birer çıkmaya başladılar. Parıldayan güneşle aylar sonra merhabalaşmaktan mutluluk duyan karıncalar Karınca Termit’in tehditleri yüzünden daha şöyle bir soluklanamadan işe koştular. Termit:
-Sizi tembeller. Bütün kış yattığınız yetmedi mi? Artık çalışma zamanı. Bütün kış yediniz durdunuz. Şimdi iş başına. Hadi bakalım.
Karıncalar çalışmaktan şikâyetçi değillerdi ama Termit’in komutları çok sıkıcı ve abartılıydı. Geçen kış topladıkları yiyeceklerin çeyreğini bile bitirmemişlerdi.
Karınca Termit yine kan ter içinde kalana dek çalıştı durdu. Baharın daha ilk günlerinde bile o kadar çok yiyecek biriktirmişlerdi ki gide gele yuvanın yolu aşınmış, adeta bir kuru bir nehir yatağına dönüşmüştü.
Baharı takip eden yaz ayı da karıncalar için çok yorucu geçmişti. Yoldaki çukurlaşma sayesinde yiyecekleri yuvarlaya yuvarlaya yuvaya sokar hale getirmişlerdi.
Derken sonbaharın ilk damlaları düşmeye başladı. Yiyecek toplama işi de tatile girecekti. İşin tuhafı karıncalar bu dinlenceye sevinemiyorlardı bile. Ne de olsa Karınca Termit:
Sonbahar yağmurları günden güne şiddetlendi. Öyle ki su birikintileri yerinden taşar olmuştu. Karınca Termit yuvada nutuk çekerken yuvaya sızan sular bazı karıncaların dikkatini çekti. Önlem almaya çalıştılarsa da suyu önlemek şöyle dursun canlarını zor kurtardılar. Bu su taşkını bir felaket olmuştu. Yuvada ne var ne yoksa sular hepsini sürüklemiş, uzaklara savurmuştu. Karıncalar sığınacak bir yer bulup yağmurun ve selin dinmesini beklediler. Yağmur ve sel dinip etraf suskunluğa bürününce yuvalarına dönmek istediler. Yuvada gördükleri onları şaşkına çevirmişti. Özellikle de Karınca Termit’i. Çünkü yuvada bir tane yiyecek bile kalmamıştı. Yılların emekleri heba olup gitmişti. Bu şaşkın bakışları üzerine çeken bir yavru karınca:
-Bize yedirmedin, sele yedirdin. Şimdi mutlu musun Termit?
Termit şaşkın ve üzgündü:
-Emeklerimiz boşa çıktı. Aç kaldık.
Yaşlı bir karınca:
-Biz yiyeceğimiz varken de sayende açtık. Dişimizi tırnağımıza takar, başımızın çaresine bakarız. Peki ya sen cimriliğinin fayda getirmediğini anlayabildin mi Termit?
Karınca Termit şimdi yavaş yavaş anlıyordu. Aslolan omuz omuza vererek iyi günü de kötü günü de birlikte göğüslemekti. Varlık içinde yokluk yaşamak yanlış bir tutumdu. İhtiyacından fazlasını elde tutmaya çalışmak gereksiz bir çabaydı.
Yaşlı karınca:
-Yarını düşünerek yaşamak bizim yaşam felsefemizdir zaten. Sense yarını değil yıllar sonrayı düşünüp bugünü yaşayamadın. Bizlere de engel oldun. Ama artık neyin ne olduğunu anladığını sanıyoruz.
Karınca Termit mahçup bir şekilde tüm karıncalardan özür diledi. Diğerlerinde gizlice yiyeceklerin bir bölümünü sakladığı gizli bir bölmeden çıkardığı çokça yiyeceği arkadaşlarına sundu. Afiyetle doyana kadar yediler. Karınca Termit bile hayatında ilk kez bu kadar iştahlı yiyordu.
Dilek GÖKÇEN
Bir cevap yazın